Emekle örülen bir hayat: Erden Kıral
“Gölcük’ten yola çıkan bir adamın Avrupa’da tanınması inanılmaz”… Tezer Özlü, o dönem eşi olan Erden Kıral için bu ifadeyi kullanıyordu. Kıral da onun görüşünü destekliyor ve “Doğru. Kapalı bir ülkeydik, içimize kapandıkça daha çok bocalıyor, daha çok milliyetçi oluyorduk. Kaldı ki filmlerimizin dışarıya çıkması, dünyaya açılması engelleniyordu. Ama yine de Umut, Sürü, Yol ve Hakkari’de Bir Mevsim filmleri gizlice yurtdışına çıkarıldı” diyor.
Yazının girişindeki alıntılar, 2022 yılında hayata veda eden yönetmen Erden Kıral’ın yazdığı ‘Aynadan Yansıyan Hatıralar: Benim Güzel Günlüğüm’ isimli Yapı Kredi Yayınları’ndan yeniden çıkan anı kitabından.
Zira ilk baskısı 2012’de ünlü yönetmen hala hayattayken yapılan kitap, yeniden yayımlandı. Çünkü bu kitap, bir devrin unutulmaması için yazıldığı kadar önsözde sinema yazarı Alin Taşcıyan’ın da belirttiği gibi “Okurlar için film izler gibi okunan sürükleyici bir maceralar dizisi, sinema tarihçileri için önemli veriler içeren bir belge, film eleştirmenleri için bir ders, sinemacılar için bir rehber niteliği taşıyor.”
HAYAT TESADÜFLERLE DOLU
Kıral’ın hayatı Güzel Sanatlar Akademisi Seramik Bölümü’nde öğrenciyken katıldığı sinema kulübünden arkadaşı Şinasi Önengit, “Yılmaz Güney’le bir film yapıyoruz. Ben yönetmen yardımcısıyım, sen de bana yardım et” deyince bir anda değişiyor. Bilge Olgaç’ın “Krallar Kralı”, ilk filmi oluyor. Hızlı çalışma, planların sırasız çekimi nedeniyle zorlanıyor Erden Kıral, işi bırakıp seti terk etmeye hazırlanırken Güney, “Gitme sete dön! Başta ben de zorlanmıştım, sen de yapabilirsin” diyor ve yönetmenlik kariyeri tüm zorluklara rağmen hayatı boyunca devam ediyor.
Bilge Olgaç’la başladığı sinema kariyeri Vedat Türkali, Osman Seden gibi isimlerle sürüyor. Evdeki halısını satarak kendisine sermaye yapacak kadar işine bağlı Kıral. Kadir İnanır’ın ilk film denemesi “Kumcu Ali Yaşar” böyle ortaya çıkıyor. Güney Film’in deposunda alınan ve kaybedilen, Genelkurmay Başkanı’ndan geri istenmesine rağmen sonuç alınamayan bir filmmiş Erden Kıral için. Ama Orhan Kemal’in ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’ isimli romanından uyarlanan filmi beyaz perdeye taşıyan yönetmen Kıral, 18. Antalya Film Festivali’nde hak ettiği ödülü alamasa da Avrupa Film Festivali’nde Büyük Ödül kazanıyor. Ancak, Adana Sıkıyönetim Komutanı filmi yasakladığı gibi İstanbul Sıkıyönetimi de ödülü almasını engelliyor. Yıllar sonra ödüle Paris’te kavuşuyor. Avrupa Konseyi’ne gidip ödülü alıyor, filmin kopyaları Çiçek Film’in bürosunda. Bir süre sonra filmin negatifleri ve kopyalarının İsveç’e götürüldüğünü öğrenen Kıral, filmin 25-30 yıl gömüldüğünü öğreniyor. Kitapta kendi ifadesiyle, çok acı çekiyor. Yıllar sonra tanımadığı bir ses, ”Bereketli Topraklar Üzerinde’ filminin negatifleri bende” demesiyle birlikte Kıral, filmin negatiflerini binlerce dolar ödeyerek geri alıyor. Filmin ses bantları yokken, o da bulunuyor. “Bereketli Topraklar Üzerinde” restore edilip, İstanbul Film Festivali programına alınıyor.
YILMAZ GÜNEY’LE DOSTLUK…
Sette ilk tanıştığı aktör olan Yılmaz Güney’le aralarında ilginç bir ilişki var. Güvene bağlı dostluğun, dürüstlüğün olduğu bir şey. ‘Krallar Kıralı’yla tanışmalarının üzerinden yıllar geçiyor, Yeşilçam’da yıpranan Erdem Kıral, İstanbul Reklam’da çalışmaya, para kazanmaya başlıyor. Yılmaz Güney, “Umut” filminde asistanlığını teklif ediyor. Kıral kabul etmeyince Şerif Gören asistanı oluyor.
Kıral, Yılmaz Güney’in yeteneğine şapka çıkarsa da onu eleştirmekten de geri durmuyor. “Umut” üzerine Yedinci Sanat dergisinde yazdığı bu eleştiriye Güney, “İyi bir analiz” diyordu mesela: “Yılmaz Güney, sinemamıza çok büyük bir enerji getirdi. Ama ardında bir ekol bırakmadı. Ne yazık ki daha çok kendi sinematografik dünyasını geliştirmek, popüler bir sinema, halk sineması diye tanımlayacağım bir sinema oluşturmak derdindeydi. Sinemanın biçemini belirleyen, anlatmak istediğiydi. İşte tam o sıralarda bizim sinemamız Avrupa’ya açılmaya başladı. Ama Avrupa’da bir süre sonra şöyle bir denklem kuruldu: Türk sineması=Yılmaz Güney.”
Hapishaneye giren Yılmaz Güney, çıkaracağı dergiyi bile Erden Kıral’a emanet ediyor. Ama kırgınlıkları da oluyor. Zira Yılmaz Güney bağlayıcı bir isim.
ALTI ÇİZİLECEK TÜRDEN
Erden Kıral’ın yazdığı ‘Aynadan Yansıyan Hatıralar: Benim Güzel Günlüğüm’ isimli kitaptan çok şey öğreniyorsunuz. Kendi hayatı kadar, filmleriyle ilgili gazeteci ve sinema yazarlarının eleştirilerine, notlarına da yer vermiş. Sayfalarda sinemanın gelişimi için yaptıkları, verdiği savaş ve hayata karşı bir duruş var. Kitap altını çizmeden okuyamayanlar için çiziklerle dolu olacak cinsten…